07 Şubat 2025, 17:46:49
|
İletileri Göster
|
Sayfa: [1] 2
|
3
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Çeviriler / SCORPİONS- SEND ME AN ANGEL (
|
: 29 Aralık 2009, 16:39:28
|
the wise man said just walk this way Akıllı adam bu yolda yürü dedi.
to the dawn of the light Işık doğana kadar
the wind will blow into your face Rüzgar suratına üflüyor
as the years pass you by Geçtiğin yıllar gibi
hear this voice from deep inside İçerideki derinlikten sesi duy
it's the call of your heart Kalbinin seslenişi
close your eyes and your will find Gözlerini kapat, bulacaksın
the passage out of the dark Karanlığın dışındaki geçiti
here i am Buradayım
will you send me an angel Bana bir melek gönderecek misin
here i am Buradayım
in the land of the morning star Sabah yıldızının ülkesinde
the wise man said just find your place Akıllı adam yerini bul dedi
in the eye of the storm Fırtınanın gözünde
seek the roses along the way Yol boyunca gülleri ara
just beware of the thorns Sadece dikenlere dikkat et
here i am Buradayım
will you send me an angel Bana bir melek gönderecek misin
here i am Buradayım
in the land of the morning star Sabah yıldızının ülkesinde
the wise man said just raise your hand Akıllı adam elini kaldır dedi
and reach out for the spell Ve büyünün ötesine ulaş
find the door to the promised land vaat edilen ülkenin kapısını bul
just believe in yourself Sadece kendine inan
|
|
|
4
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Çeviriler / losing my religion- REM
|
: 29 Aralık 2009, 16:38:18
|
R.E.M.
Life is bigger Hayat daha büyük
It's bigger than you Senden daha büyük
And you are not me Ve sen ben degilsin
The lengths that I will go to Gidecegim yollar
The distance in your eyes Gözlerindeki uzaklık
Oh no I've said too much Oh hayır çok fazla konuştum
I set it up Ayarladım
That's me in the corner Köşedeki benim
That's me in the spotlight Spot ışıgındaki benim
Losing my religion Dinimi kaybederken
Trying to keep up with you Seninle birarada durmaya çalışıyorum
And I don't know if I can do it Bunu yapabilecegimden emin degilim
No I've said too much Hayır,çok şey söyledim
I haven't said enough Yeterli söylemedim
I thought that I heard you laughing Senin güldügünü duydugumu sandım
I thought that I heard you sing Şarkı söyledigini duydugumu sandım
I think I thought I saw you try Senin denerken gördügümü sandım
Every whisper Her fısıltı
Of every waking hour I'm Her geçen saat
Choosing my confessions Itiraflarımı belirliyor
Trying to keep an eye on you Sana göz kulak olmaya çalışıyorum
Like a hurt lost and blinded fool Aynen, yaralı kaybolmuş kör bir aptal gibi
Oh no I've said too much Oh,hayır çok şey söyledim
I set it up ayarladım
Consider this Bunu degerlendir
The end of the century Yüzyılın sonu
Consider this Bunu degerlendir
The slip that brought me To my knees failed O beni dizlerimin üstüne düşüren kayganlıgı
What if all these fantasies eger bu fantaziler
Come flailing around Etrafta uçursa
Now I've said too much Şimdi yeterli konuştum
I thought that I heard you laughing senin güldügünü duydugumu sandım
I thought that I heard you sing Şarkı söyledigini duydugumu sandım
I think I thought I saw you try Senin denerken gördügümü sandım
But that was just a dream Ama bu sadece bir rüyaydı
That was just a dream Bu sadece bi rüyaydı
|
|
|
5
|
Gitar Dersleri / Yeni Başlayanlar İçin Gitar Seçimi ve Sorularınız / GİTAR ÇALMAYA YENİ BAŞLAYANLARA TEMEL BİLGİLER
|
: 29 Aralık 2009, 16:36:06
|
Temel Bilgiler
Notaların Harflerle Gösterilmesi
Özellikle akorların ya da genel olarak tüm notaların gösterilmesi için bazı harfler de kullanılır. La notası temel bir sestir. Bir orkestra akordunu La notasına göre yapar. Telefonu açtığınızda duyduğunuz düdük sesi (bazı durumlarda çok küçük bir farkla olsa da) La notasıdır. Bu yüzden, notaları gösteren harfler La notasından "A" harfiyle başlar ve sırayla gider. Yalnızca Almanca'da Si notasını göstermek için "B" harfi yerine "H" harfi kullanılır.
La Si Do Re Mi Fa Sol A B C D E F G
Sol ve Fa Anahtarları
Şimdi de, notaların fa anahtarında başlayıp sol anahtarında nasıl devam ettiğini görelim. İki porte arasında hayali bir çizgi olduğunu düşünün. Bu çizgiye gelen nota Do(C) notasıdır. Çok kalın ve çok ince notaları göstermek için portenin beş çizgisi yetmez. Bunun için portenin altında ve üstünde ek çizgiler kullanılır. Oktav dediğimiz olay ise, bir notadan başlayıp, ileri ya da geri, daha doğrusu, aşağı ya da yukarı doğru, notaları sırayla sayarak geldiğimiz sekizinci nota - ki bu ilk notanın tekrarıdır - ile ilk nota arasındaki uzaklıktır. Aşağıdaki örnekte oktavlar Mi(E) notasından - Mi notasına olarak gösterilmiştir
Tam Ses - Yarım Ses
Notalar arasında belirli uzaklıklar vardır. Gitarda birbirinin peşisıra gelen iki perde düşünün (3 ve 4.perdeler gibi). Bu iki perdedeki notalar arasındaki uzaklık yarım sestir (1/2ses). Şimdi de 3 ve 5. perdelerde iki nota düşünün (hangi telde olduğu önemli değil), bunlar arasındaki uzaklık ise bir tam sestir. Şimdi de, notaları Do'dan başlayıp, sayma sayıları gibi, sırayla sayalım: Do - Re - Mi - Fa - Sol - La - Si - Do........................ Mi -Fa ve Si - Do notaları arası 1/2 sestir yani bu notalar birbirini takip eden perdelerdedir. Diğer tüm notalar arasında ise tam ses aralıklar vardır. Peki, aralarında tam ses (iki perde) uzaklık bulunan notaların arasındaki fazladan perdelere hangi notalar gelmektedir. Buralara gelen notalar diğer notaların diyez ya da bemolleri yani yarım ses inceltilmişleri ya da yarım ses kalınlaştırılmışlarıdır. Bu işlemi yapmak için arıza işaretleri kullanılır. Bunların bir listesini veriyoruz:
Diyez: Önüne konduğu notayı yarım ses inceltir.
Çift Diyez: Önüne konduğu notayı bir tam ses inceltir.
Bemol: Önüne konduğu notayı yarım ses kalınlaştırır.
Çift Bemol: Önüne konduğu notayı bir tam ses kalınlaştırır.
Bekar (Natürel): Arıza almış notayı doğal haline çevirir.
Şimdi de, Do notasından başlayıp, sırayla tüm notaları - ki bunlar 12 adet kromatik (birbirlerini yarım ses aralıkları ile takip eden) notadan ibarettir - yazalım. Not: İncelme yönünde giderken notalar diyez, kalınlaşma yönünde giderken ise bemol alır. Yani, sözünü ettiğimiz aradaki perdeye gelen nota ya bir önceki notanın diyezi ya da bir sonraki notanın bemolü olarak adlandırılır. Ya da gittiğimiz yöne bağlı olarak, bunun tam tersi olur: Do - Do diyez (ya da Re bemol) - Re - Re diyez (ya da Mi bemol) - Mi - Fa - Fa diyez (ya da Sol bemol) - Sol - Sol diyez (ya da La bemol) - La - La diyez (ya da Si bemol) - Si - Do... Soldan sağa diyez yönü, sağdan sola ise bemol yönüdür. Örneğin, Do ile Re arasındaki notayı, incelirken Do diyez, kalınlaşırken ise Re bemol olarak düşünebilirsiniz. Neticede ikisi de aynı sestir. Daha önce söyledik ama yine hatırlatalım: Mi - Fa ve Si - Do notaları arası yarım sestir yani bu notaların arasında diyez ya da bemol başka bir nota bulunmaz (Türk müziği ve bazı dünya müziklerinde daha küçük aralıklar vardır. Bunları ilgili derslerde inceleyeceğiz). Bir ölçü içinde bir nota ilk kez arıza aldığı yerden, aksi belirtilmediği takdirde, ölçü sonuna kadar arıza almaya devam eder. Belirli bir yerde nota doğal haline çevrilecekse bekar (natürel) işareti kullanılması gerekir. Sonra tekrar arıza işaretiyle arızalı duruma getirilebilir.
Tablatür
Beş çizgili porte üzerinde yazılan notaları okumak, özellikle yeni başlayanlar için, biraz zor olduğundan tablatür dediğimiz olay geliştirilmilştir. Tablatürde altı çizgi bulunur. Bunlar gitarın tellerine karşı gelir. En alttaki çizgi kalın Mi (E) telidir. Üste doğru teller sırasıyla La (A), Re (D), Sol (G), Si (B) ve (ince) Mi (E)'dir.
Teller üzerinde gösterilen sayılar hangi tellerde hengi perdelere basılacağını belirtir. Bu perdelere hangi parmaklarla basılacağı ise TAB'ın alt tarafındaki sayılarla gösterilir. Pena vuruşları ise üst tarafta verilir.
Herkes biliyordur belki ama yine de hatırlatalım, bare tek bir parmakla iki ya da daha fazla notaya basılacağı anlamına gelir. Basılan nota sayısına göre küçük bare ya da büyük bare olarak adlandırılır.
Gitarın Akordu
Herşeyden önce telefondan, diyapazondan ya da bir akord düdüğünden La sesini alıp gitarın 5 no'lu yani La telini doğru notaya akordlamamız gerekiyor.
5.Perdeden Akord
1) La telinde 5.perdeye basın, buradaki ses size alttaki boş telin olması gereken sesi Re notasını verecektir, 2) Re telinde 5.perdeye basın ve buna göre alttaki boş Sol telini akordlayın, 3) Sol telinde 4.perdeye basın (3'lü aralığa geldik) ve buna göre alttaki boş Si telini akordlayın, 4) Si telinde 5.perdeye basın (tekrar 4'lü aralık) ve buna göre alttaki boş Mi telini akordlayın, 5) (Kalın) Mİ telini akordlamak için iki yolunuz var: 1) (İnce) Mi teline göre (tabi oktav farkını gözeterek) ya da 2) (kalın) Mİ telinde 5.perdeye basıp buradaki sesi alttaki boş La teline göre akordlamak, 6) Son olarak, tüm boş tellerin seslerini teker teker diğer tellerde dağişik yerlerde basarak tüm sesleri karşılaştırmalı olarak kontrol edin
7.Perdeden Akord
1) Re telinde 7.perdeye basarak burada olması gereken La notasını üstteki boş La teline göre (tabi oktav farkına dikkat ederek) akordlayın, 2) Sol telinde 7.perdeye basarak bu notayı üstteki boş Re teline göre akordlayın, 3) Si telinde 8.perdeye basarak (3'lü aralığa geldik) üstteki boş Sol teline göre akordlayın, 4) Mi telinde 7.perdeye basarak (tekrar 4'lü aralık) üstteki boş Si teline göre akordlayın, 5) (Kalın) Mİ telini akord etmek için iki yolunuz var: 1) (İnce) Mi teline göre iki oktav aşağıdan ya da 2) La telinde 7.perdeye basarak buna göre üstteki (kalın) Mİ telini akordlamak, 6) Ve tabi son olarak, tüm boş tellerin seslerini teker teker diğer tellerde değişik yerlerde basarak tüm sesleri karşılaştırmanız gerekiyor
Parmak Açma Çalışmaları
Vereceğimiz örnek neredeyse tüm metod kitaplarında ve bir çok gitar hocası tarafından öğrencilerine verilen çok bilinen bir çalışma. Yeni başlayanlar için bir uyarıda bulunalım: Telden tele geçerken ve dönüş noktalarında çok dikkatli olun çünkü buralarda biraz yavaşlamak zorunda kalabilirsiniz ve tempoyu kaçırırsınız. Buralardaki küçük beklemeleri tempo içinde eritmek için yapılacak en iyi şey ağırdan almak. Tüm notalar eşit sürelerde çalınmalı ve notalar arasında beklemeler olmamalı. Bir de, her bir nota eşit ağırlıkta çalınmalı yani biri kuvvetli diğeri zayıf olmamalı
Gamlar
Gam belirli aralıklarla dizilmiş, bazı özel durumlar dışında, sekiz notadan oluşur. Sekizinci nota, birinci notanın bir oktav üstüdür (bir oktav tizde tekrarı). Bu sekiz nota iki dörtlü grup halinde düşünülür. Bunlardan birincisine alt dörtlü, ikincisine üst dörtlü denir. Birinci nota ("Kök ses" ya da "Tonik") gama ismini veren sestir.
Majör Gam (Ionian ya da İyon modu)
Majör gam, isminden de anlaşılacağı gibi, temel gamdır. Diğer tüm gamlar/modlar majör gam üzerinde yapılan değişiklikler sonucunda elde edilirler. İyon ya da daha sonra duyacağınız lidya, frigya (lydian, phrygian), vs gibi isimler, anlayacağınız gibi, tarihteki bazı geçmiş medeniyetlerle ilgilidir.
Majör gamdaki notalar arasındaki uzaklıklar şu şekildedir:
1.(kök ses) ve 2.sesler arası : Tam ses (iki perde) 2. ve 3.sesler arası : Tam ses 3. ve 4.sesler arası : Yarım ses (bir perde) Burada alt dörtlü bitiyor. Şimdi, bir tam ses atlayarak üst dörtlüye geçeceğiz. Yani: 4. ve 5.sesler arası : TAM ses Ve, üst dörtlü başlıyor: 5. ve 6.sesler arası : Tam ses 6. ve 7.sesler arası : Tam ses 7. ve 8.ses (kök sesin oktavı) arası : Yarım ses
Gördüğünüz gibi, her iki dörtlü de, içindeki notalar arasındaki uzaklıklar açısından, tamamen eş yapıdalar. Ve, bu iki dörtlü birbirine bir tam ses ile bağlandığında şu ses aralıkları ortaya çıkıyor: Tam - Tam - Yarım - TAM - Tam - Tam - Yarım (yani, bazılarının ezberlediği gibi: 2 Tam, 1 Yarım, 3 Tam, 1 Yarım. Ama, bu şekilde ezberlemek iki dörtlü yapısını tam olarak açıklayamıyor.) Şimdi, bu aralıkları notalar ile porte üstünde görelim (Gamın dereceleri üstte sayılarla belirtilmiştir). Do majör gamı:
Minör Gam
İki çeşit minör gam vardır: 1) Melodik minör gam (Majör gamın 3. derecesi bemol alır), 2) Armonik (doğal) minör gam (Majör gamın 3 ve 6.dereceleri bemol alır).
Majör ve minör gamlar arasındaki temel fark üçüncü sestedir. Majör gam - isminden de anlaşılacağı gibi - baskın bir karaktere, minör gam ise tam tersine çekinik ve daha yumuşak bir özelliğe sahiptir. Gitarınızda majör ve minör akorları peşpeşe çalarak bunu kolaylıkla algılayabilirsiniz
Dominant) Yedili Gam (Mixolydian)
Bu gama kısaca "yedili" gam denir. Majör gamın 7.sesi bemol yapılarak
Minör Yedili Gam
Yedili gamlarda 7.sesin bemol yapıldığını biliyoruz. Öyleyse minör yedili gamlarda da 7.ses bemol yapılacak. Bu durumda, iki çeşit minör gam oluyor:
1) Melodik minörün yedilisi (dorian = Xm7) 2) Armonik minör yedili (aeolian = Xm7 b6)
Akorlar
Basitçe, birden fazla ses birarada çalınıyorsa buna AKOR diyoruz. Yani, iki ses te bir akordur ama temel akor üç sesli (triad) olarak düşünülür.
Majör Akor
Akorları çıkartırken de, gamlarda olduğu gibi, majör gam temel alınır. Temel majör triad maj gamın 1, 3 ve 5.seslerinden oluşur
Şimdi bu akoru gitar klavyesi üzerinde basmamız gerekiyor. Yapacağımız şey bu üç sesin birbirine, beraber basılabilecek kadar, yakın olduğu bölgeleri bulmak. Akor içinde hangi sesin kaç tane geçtiğinin fazla bir önemi yok. Önemli olan, kaçar tane olursa olsun, üçünün birarada bulunması. Genel olarak, akorun en bas notasının, şart olmasa da, kök ses olması tercih edilir. Çünkü tellere genellikle önce yukarıdan-aşağı vurulur ve aşağı vuruşlar genellikle daha kuvvetlidir. Böyle belirgin ve kuvvetli çıkacak sesin kök ses olmasının istenmesi doğaldır. Ama bazen özellikle tınlatılmak istenen sesler olabilir. Bunlar 3 ya da 5.derece gibi akorun sesleri olabileceği gibi, bazı özel durumlarda, akor dışı ve hatta gam dışı sesler de olabilir. C (maj) akorunun bir kaç değişik basış şeklini verelim. 1.pozisyonda verilen ilk şekile basta bir G notası (5.derece) koyarsak ikinci şekli elde ederiz. Benzer şekilde, 3.pozisyondaki üçüncü şekile yine basta bir G notası koyularak dördüncü şekil oluşturulur. Dördüncü şekil ise 8.pozisyonda. (Not: Şekillerde "fr" kısaltmasıyla gösterilen şey perde (fret) no'su yani bulunulan pozisyondur.
Minör Akor
Gamlar bölümünde minör tanımını yapmıştık. Bir majör gamda (ya da akorda) 3.derecenin bemol alması durumuna "minör" diyoruz
Ritm
"Ritm, bize zamanlamayı öğretir. Beynimiz, çaldığımız ritmde belli bir zamanı algılamayı ve geliştirmeyi öğrenir." Okay Temiz
"Bu dünya solo gitaristlerin dünyası ama öğrenilmesi gereken en temel şey zaman ve ritmdir." Jimi Hendrix
Temel Pena Vuruşları
Çalınan nota grupları kaçlı olursa olsun (sağ el) pena vuruşları daima "aşağı-yukarı-aşağı-yukarı..." şeklinde gider. Bu kesin kural değildir, daha doğrusu, müzikte kesin kural diye bir şey olamaz zaten. Yine de, çalışmalarda, parmakları belirli bir sisteme oturtmak için "aşağı-yukarı" kuralına uymanız gerekiyor (Bunun dışında, örneğin sweep picking/süpürerek vurma tekniği vardır ki böyle farklı pena tekniklerini biraz ileride inceleyeceğiz). Aşağıdaki örnekte, sekizlik vuruşlar yapılmaktadır. Bazı notaları bağladığımızda, çalınan notaların süreleri uzar. Fakat, temeldeki-en küçük (bu örnekte sekizlik)-vuruşlara göre olan aşağı-yukarı vuruş şekli değişmez. Uzayan notalara düşen takip eden vuruşları yapılmış gibi düşünüp, kalan yerden devam etmek gerekir.
Vuruşları Vurgularla Belirtmek
Sağ elle ritm vuruşları yaparken gitarın altı telini 2 ya da 3 bölge olarak düşünebilirsiniz:
1)Birinci bölge: (Kalın) Mi, La ve Re telleri. Aşağıda, portenin alttaki üç çizgisinde gösterilmiştir. İkinci bölge: Sol, Si ve (ince) Mi telleri. Aşağıda, portenin üstteki üç çizgisinde gösterilmiştir.("A" ile gösterilen ilk ölçü)
2)Birinci bölge: (Kalın) Mi ve La telleri. Portenin alttaki üç çizgisinde gösterilmiştir. İkinci bölge: Re ve Sol telleri. Portenin ortadaki üç çizgisinde gösterilmiştir. Üçüncü bölge: Si ve (ince) Mi telleri. Portenin üstteki üç çizgisinde gösterilmiştir. ("B, C D" ile gösterilen 2, 3 ve 4.ölçüler)
Herhangi bir akoru çalarken bu bölgelerin farklı seslerinden faydalanabilirsiniz. Bir de, ölçü işaretiyle belirtilen vuruşları vurgulama yaparak yani bu vuruşları diğerlerinden biraz daha şiddetli çalarak belirgin hale sokabilirsiniz. İlk örnekte ölçü 2/2'liktir ve bu, her bir ikiliğin ilk vuruşlarına (burada ilk sekizlikler) vurgu koyarak, belirgin hale getirilmiştir. Tabi, her bir ikiliğin ayrı bölgelerde çalınması da ayrı bir vurgulamadır. 3/2'lik ikinci ölçüde de aynı yöntem kullanılmiş fakat bu kez ritm kalıbı üç bölgede çalınmıştır. Bu tür vurgulamaları ölçü işaretiyle belirtilen değere uygun olarak yapmalısınız. Üçüncü ölçü ¾'lüktür ve her bir dörtlük hem ayrı bölgelerde çalınarak hem de vurgular koyularak belirgin hale getirilmiştir. Fakat, bu yöntemlerin tümünü birden aynı anda uygulamanız gerekmiyor. Buna, amacınıza ve kulak zevkinize göre ve deneyerek karar vereceksiniz.
Vurgularla Gruplama Yapmak
4/4'lük bir ritm kalıbındaki tüm sekizlik vuruşları düşünelim. Bir ölçüde 8 adet sekizlik vuruş vardır. Değişik vurgulamalarla bu sekiz vuruşu istediğimiz gibi bölüp parçalayabiliriz (İki adet dörtlü grup (A) ya da bir adet ikili, bir adet dörtlü ve yine bir adet ikili grup (B), vs gibi. Ayrıca, yalnızca grupların başlangıç pena vuruşları verilmiştir. Aradaki vuruşları "aşağı-yukarı" kuralıyla siz çıkartabilirsiniz.).
Teknik Donanım
Gitar
Teknik donanımımızı (takımları) kurarken işe, tabii ki, önce gitardan başlıyoruz. Çünkü sinyal kaynağı gitardır (manyetikler). Elektrik sinyali manyetiklerden çıkar ve bir takım pedallar, vs'den geçerek ampliye girer ve ampliden ses olarak çıkar. Yani, gitar üzerindeki kablo bağlantı yeri gitarın çıkışıdır. Aşağıda klasik bir Strat (Stratocaster) modeli gitar görüyorsunuz. Bu model yıllar önce Leo Fender tarafından, kendisi bir gitarist olmamasına karşın, bu işi çok sevdiğinden ve zamanın önemli müzisyenleri ile yakın ilişkiler sonucu, geliştirilmiş ve artık klasikleşmiş ve de tüm firmalar tarafından, ufak tefek değişikliklerle, üretilir olmuştur. Bu tür bir gitarda üç adet manyetik bulunur, yani ses, manyetikler aracılığıyla, üç ayrı bölgeden alınır ve, 5 konumlu bir anahtar yardımıyla, bu sinyallerin belirli karışımları dışarı (artık her nereye gidiyorsa: pedala, prosesöre, ampliye ya da mix masasına) gönderilir.
1 no'lu manyetik: sap tarafında (en bas sesin alındığı yer) 2 no'lu manyetik: ortada 3 no'lu manyetik: alt eşik tarafında (en tiz sesin alındığı yer)
5 konumlu anahtarın konumlarını inceleyelim:
1.konum (anahtar sap tarafına doğru tam yatık): 1 no'lu (sap tarafındaki) manyetik 2.konum: 1 ve 2 no'lu manyetikler beraber (paralel) 3.konum: 2 no'lu (orta) manyetik tek başına 4.konum: 2 ve 3 no'lu manyetikler beraber (paralel) 5.konum (anahtar alt eşik tarafına doğru tam yatık): 3 no'lu (alt eşik tarafındaki) manyetik.
Bir de, bu tür gitarlarda, bir volüm ve iki adet ton düğmesi bulunur. Volüm tüm manyetikleri kontrol eder. Ton düğmelerinden biri ise yalnızca alt eşik tarafındaki manyetiğe bağlıdır çünkü bu manyetik daha keskin çığlıklar atar ve bu yüzden sololarda daha çok kullanılır ve bu yüzden de ayrı bir ton kontrolunun olması düşünülmüştür, ya da, bir diğer standart bağlantı şekline göre, alt eşik tarafındaki manyetiğe bağlı bir ton kontrolu bulunmaz çünkü burası zaten olabildiğince tizdir, daha çok sololarda kullanılır ve genellikle baslaştırılması istenmez, bu durumda, ton kontrollarından biri sap tarafındaki, diğeri ise ortadaki manyetiği kontrol eder (Bu bağlantıları kendi ihtiyaçlarınıza göre değiştirebilir/değiştirtebilirsiniz de).
(Not: İki manyetikli gitarlarda ise üç konumlu anahtar bulunur. Bunun nasıl çalıştığını tahmin edebilirsiniz. Kontrol için, her konumda, tornavida gibi bir metal parçasıyla manyetiklere dokunun, çalışan manyetiklerden ses gelecektir). Hangi bölgedeki manyetik/manyetiklerin çalıştığına bağlı olarak farklı tınılar alacağız: Sap tarafında daha bas (çünkü burada telin salınımı daha geniştir), alt eşik tarafında daha tiz (çünkü burada telin gerilimi daha fazladır).
|
|
|
8
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Yerli Biyografiler / ALMORA
|
: 25 Aralık 2009, 11:29:12
|
Klasik rock enstrumanlarının yanında keman flüt yaylı tambur ve soprano vokal örgüsünü müziğine başarılı bir şekilde adapte eden ve ülkemizin senfonik metal tarzındaki ilk temsilcisi olan Almora grubu 2002 yılında çıkardığı debut albümü ile büyük başarı yakaladı. Zihni Müzik etiketi ile çıkan "Gates of Time" adlı bu albüm, Türkiye'de bir çok radyo t.v. dergi ve gazetede yer buldu ve bazı basın organları tarafından 2002 yılının en iyi on albümü arasında gösterildi. Almora grubu ayrıca 2002 yılı İstanbul Kemancı müzik ödülleri kapsamında "Yılın Yeni Topluluğu" ödülüne layık görüldü. Bunun yanında "Gates of Time" albümü yurt dışında da ilgi görürken, Ürdün'de 2003 yılının en çok satılan yabancı metal albümlerinden biri oldu.
Topluluk ilk albümünden sonra çeşitli festivallerde Dio, Kreator, Tankard ve Opeth gibi önemli gruplarla aynı sahneyi paylaştı.
Almora 29 Ekim 2003 tarihinde yine Zihni Müzik etiketi ile yayınlanan "Kalihora's Song" adlı ikinci albümü ile tekrar müzikseverlerin karşısına çıktı. Çıktığı günden itibaren yurtiçi ve yurtdışından olumlu tepkiler alan albüm yüksek bir başarı grafiği yakaladı.
Ve topluluğun 3. ve son albümü "Shehrâzad", Zihni Müzik etiketi ile 22 Eylül 2004 Çarşamba günü piyasaya çıktı . Çalışmaları Mayıs-Ağustos 2004 tarihleri arasında tamamlanan albümün miksajı ve masteringi Serdar Öztop tarafından yapıldı. Albümün prodüktörü ise aynı zamanda grubun gitaristi ve şarkı yazarı olan Soner Canözer. Daha önceki albümlerinden farklı olarak bazı parçalarda korolara da yer veren Almora'nın yeni albümünde toplam 9 parça bulunuyor. Albümün geneli İngilizce sözlü şarkılardan oluşuyor. 1993 yılında Sivas katliamında hayatını kaybeden aydınlarımız için yazılmış olan "Güneşin Ozanları" albümdeki tek Türkçe sözlü parça.
Grup yeni albümünün gala konserini 26 Eylül 2004 Pazar günü Therion grubu ile aynı sahneyi paylaşacağı Venue Maslak'ta verdi. 18 yaş sınırının olmadığı konserde yeni albüm parçalarını ilk defa seslendirdi. Almora bu konserin ardından 5 şehri kapsayan bir turneye çıktı.
|
|
|
10
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Röportajlar / MURAT YILMAZ YILDIRIM
|
: 25 Aralık 2009, 10:54:46
|
İSTANBUL - 1990'lı yıllarda naif aşklar yaşayan hemen herkesin yolu en az bir kez düşmüştür Düş Sokağı'na. Bu sokağın yegane sakinleri Murat Yılmazyıldırım ve Murat Çelik, 2000 başlarında yollarını tamamen ayırana dek, hüzünlü ve kederli anlara şarkılarıyla eşlik ettiler. Henüz ağlamış gibi tınlayan sesiyle tanıdığımız Murat Yılmazyıldırım, solo kariyerinin dokuzuncu albümü 'Adsız'ı çıkarttı. Sanatçı Mayıs ayında doğaçlama sözlerden oluşan bir albüm daha çıkartacak. Yılmazyıldırım 'Adsız' adlı albümünde bir de önemli açıklamada bulundu ve artık aşk şarkıları yazmayacağını duyurdu.
Gazeteci:'Adsız Ben' adlı parçada Yunanca'ya benzeyen sözler var? Myy:Onların bir anlamı yok aslında, ben uyduruyorum ama tonmeister'im de ilk duyduğunda Yunancaya benzediğini söyledi. Müziği iletebilmek için sözlerin her zaman anlamı olması gerekmiyor.
Gazeteci:Bunca hüznü bedende biriktirmek ağırlık yaratmıyor mu? Myy:Birkaç albümdür söylediğim bir şey var, 'Dünyadan çoktan göçtüm ben'. Beden olarak yaşıyorum ama artık buraya ait olmadığımı düşünüyorum. Sadece ölmedim. Ama kalben öldüm. Tamamen çıkar ilişkileri üzerine kurulu bir dünyada, çirkinleşmiş ve çirkefleşmiş insanlar topluluğu arasında yaşamaktan dolayı yoruldum. Acı insanı pişiren bir şey.
Gazeteci:Biraz derviş çilesine dönüşmüş galiba? Myy:Hayatın içinde o kadar çok acı var ki, 30 yıllık arkadaşından, sevgilinden, iş arkadaşlarından, dostlarından kazık yiyorsun.Bu durumda hüznü kabullenmekten, acıyla arkadaş olmaktan başka çaren kalmıyor.
Gazeteci:Fazla kabullenmek duygusal mazoizm doğurmaz mı? Myy:Kabullenmek lazım ama asla arabesk seviyesinde değil. 'Acıların çocuğuyum ben.'
Gazeteci:Albümde bir daha aşk şarkıları yazmayacağınızı söylüyorsunuz? Myy:Allah bana yazdırmasın. Yaşanmış bir aşk adına bir şey yazmak istemiyorum. O anlamda tamamladım işi. Asla bir kadına, hayatımda olsa da olmasa da mutluluk ve hüzün adına bir aşk şarkısı yazmamaya yemin ettim. Umarım bozmam yeminimi. Yeter artık, her şeyin bir son noktası var. Böylesine trajedya şeklinde bir aşktan sonra bir kadın üzerine yüklemeler yapmak, kendi hayatıma yalancı mutluluklar ya da acıtan acılar yaşatmak istemiyorum. Ancak hiç yaşanmamış bir aşk adına şarkılar yazabilirim...
|
|
|
11
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Yerli Biyografiler / MURAT YILMAZ YILDIRIM
|
: 25 Aralık 2009, 10:53:58
|
"Düşsel bir dünyanın kapısından içeri girdiğimde 09.05.1964 tarihini gösteriyordu zaman. Ve dünya üzerindeki yolculuğum beni sevinçleri ve hüzünleri birbirine karışmış bu coğrafyada müzik denen sadık dostumla tanıştırdı. Beni çoğunuz Düş Sokağı Sakinleri' nden tanır. Kiminiz de solo olarak yaptığım albümlerden...."
Sırasıyla şimdiye kadar çıkan albümler:
Düş Sokağı Sakinleri: Düş Sokağı (1993 - Eylül – Piccatura) Yasadıkça (1997 – Şubat - EMI) Üç (1999 - Kasım - EMI) Solo albümler :
Aşk-ı Alem (1996 - Naz) (Bu albüm henüz çıkmadı) Yelkenin Gözyaşları (1998 – Ocak - Ada) Kırık Yelken (2000 – Ada) Cennet (2002 – Şubat - EMI-KENT) Büyü (2003 – Ekim - EMI-KENT) Kara Aşka Beyaz Göndermeler (2004) Gözyaşı Ağacı (2005)
Bir de henüz basıma girmeyen, yurtdışı için otantik tarzda hazırladığım 8'li albüm serim var. Ayrıca Kent Ozanları adi altında çıkarılan karma albüme çeşitli sanatçılarla birlikte ben de kendime ait olan bir parçayla konuk oldum.
Okullu yıllarım beni Beyazıt İlkokulu’ndan Bakırköy Yavuzevler İlkokulu’na, oradan Bakırköy Şekerevler Ortaokulu’na oradan da Bakırköy Lisesine en son olarak da Kadiköy Devlet Konservatuarı Kontrbas Bölümüne kadar sürükledi. Kafamın içinde beni düşsel bir zamanın sürrealist uzantıları arasına katıp duran düşünceler denizinde yüzüyor olmam, en son okuduğum okulu bana yarıda bıraktırdı. Ben de böylece alaylılar arasına katılmış oldum. İlk olarak 1981 yılında klasik gitarla akademik anlamda tanışma fırsatı buldum. Ve sonrası kendimi onunla keşfetme yollarıyla geçti. Bu yollar üzerinde farklı enstrümanlarla haşır nesir olmak, duyumlar ve onları albümlerinde kullanma şansı yaratmak bakımından çok yararlı oldu. Beni kendimle tanıştırdı. Düşler bedenime giydirdiğim en güzel giysim oldu. Onu istediğim gibi nakışladım. Ortaya çıkardığım sözcüklerin ve melodilerin bedeniyle sevişmeyi olgunlaşma sürecindeki en tatlı meyve gibi gördüm. Kırık Yelken acılarla yorulduğum dünya kervanında, bana sevgi ve aşka dair kuşanılmış olan kusursuz giysileri sundu. Yaşamın güzelliğinin acıdan geçerek farkına vardım. Ve Kırık Yelken bana, gözyaşlarının dağların derinliklerinde akıp duran su kaynakları kadar saf ve çocuksu olduğunu öğretti. Hüznü derinliğine yaşamanın, insanın kalbinde hayatin aşkına dair ne tür şekiller çizdiğine tanık oldum. Ve sevginin ne denli güçlü olduğunun bir kez daha farkına vardım. "Saf ve dürüst bir sevginin..."
Zamanı şu güzel dünyanın altın tepsisi içinde yerli yerinde ve doğruca kullanmak, beni gitmek istediğim bu yolda mutlu ve huzurlu kılıyor. Ve Tanrı biliyor ki aşkın ruhuma kattığı zenginlik ve temizlik bana daha çok insan olma yolunu açıyor. Yaşamın farkında olmak, bütün zorlu kapıları aralıyor sonuna kadar.
Lirik melodilerle sarmalanmış akustik tınılar bütünüdür Kırık Yelken. Saf bir aşka sevgi göndermeleridir yalnızca. Acıyla yıkayarak zamanı. Ve yalnızlık sevişmelerinde ona duyulan özlemdir benimkisi... hepsi o kadar. Çocuksu ve olgun. Büyülü ve yalın. Açık ve simgesel. Karanlık ve aydınlık. Hüzünlü ve uçuk. Sarmalayan ve sarsan. Düşündüren ve öldüren. Meleksi ve tanrısal... hepsi o kadar. Kısaca ben ve Kırık Yelken... gözü yaşlı düşleri gerçeğe dönüştüren.
|
|
|
12
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Röportajlar / DİREC-T
|
: 25 Aralık 2009, 10:50:53
|
Bilge vs Gece Müziğe nasıl başladın?Şu ana kadar nasıl yol aldın?Bu yolda etkilendiklerin oldu mu? küçüklükten beri müzikle ilgilenirdim.kendimi bildim bileli şarkı söyledim ben.barış maço,mfö,michael jacskon,nirvana ve pearl jam en çok etkilendiğim isimlerdir küçükken. Tasarladığın projelerin var mı?Gelecek için planladıkların neler? en büyük isteğim türkiyeden çıkan dünyaca ünlü bir grup olmak.aslında kafamda çok fazla proje var.sahne dizaynı,çok büyük ve ilginç şovlar.ama takdir edersin ki bu ülkede bizim gibi grup için hayal.ama ilerde eminim ki yapacağız ...ve büyük yabanacı gruplarla beraber ismimizin anılması en büyük dileğim Peki,Direc-t�e dönelim.Direc-t ne alemde?yolda konserler,kayıtlar,klipler,vb. var mı? direc-t süper bir kayıt yaptı bu sefer.türkiyenin en pahalı stüyosu itü-maçkada.ödev olduğu için ücretsiz.onu şirketlere dinletecek.bir klip çekip bu kayda mp4.com a yollama projem var.h2000de çalıyoruz ve bir tekne konserimiz var. Yurt içi,yurt dışı konserleri düşünüyor musunuz? anadoluda çalmayı çok istiyoruz.rashit'le bir turne söz konusu.izmir ve eskişehirden çok istek var.bakalım.menajer olmayınca işler zor. Konser kaydı olayına nasıl bakıyorsunuz? en sevdiğim kayıt türüdür benim.böyle bir albüm yapmayı çok isterim ilerde.. Peki,senin Direc-t dışında bir yan projen var mı? bir sokak grubum var.mızıka,trampet...ve bir de amerikalı dj yazz'la ortak bir elektronik alt yapılı retro müziğim var.sokak grubuma bu yaz antalya-olympos kadirin yerinde çalacağız bi ara. Parçaların sözleri sana ait,genelde hangi moda uygun yazıyorsun?Şarkıları yaratırken Etkilendiklerin neler veya kimler? şarkılar hüzünle beraber kendimi neşelendirmeye çalışırken ortaya çıkıyor genelde.kendimden etkileniyorum.terk eden bir kız arkadaşıma,aldatan,terk ettiğim...ya da zamana,mekana,iç dünyalara ait şeyler olabiliyor.sakinleşmeye dair.sevinçli melodiler bulmak.umutlu olmak lazım Sence ekonominin yaratıcılığa bir etkisi var mı?(Onu körükleyen veya körelten bir etken olarak mı çıkar karşımıza?) tabii ki..bence en iyi eserler parasızken verilir(gülüyor)yapacak başka birşey yok.sokağa çıkamazsın.umutsuzsun..evde otur beste yap.hüzün kamçımdır Peki,sizin ekonominiz ne alemde? ;P berbat.gitar almam lazım,processor,amfi..vs...tel... )) Şu ana kadar verdiğiniz konserlerin içinde en iyi organizasyon hangisiydi? ska-p Odun aşk,orijinaliyle wooden love baya ilgi toplamıştı,hala da bu ilgi sürmekte;bu parçaya klip çektiniz mi veya çekmeyi düşünüyor musunuz? çekmek..en büyük hayalim.kafamda accaip sıkı fikirler var.ama dediğim gibi bu ülkede destek bulmak taksimde çöp tenekesi bulmak kadar zor.wooden love a ben de taparım.çok umutsuz bir anımda salonda yapmıştım. Dinleyicinize direkt olarak ulaşmayı hedeflediğiniz için mi Direc-t ismini seçtiniz? galiba öyle oldu.beyne direk girmek gibi.aslında arabanın çarptığı tarsus yolundaki direkten geliyor ama.:=))) Grupça etkilendiğiniz isimler kimler? grupça ortak bir isim yok..ama hepimiz grunge müzik severiz Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? bu soruların benim hayatımda bana sorulan en süper ve Direkt:=))sorular..bence gastecilik oku..:=))
|
|
|
13
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Röportajlar / TEOMAN- İTİRAFLARI
|
: 25 Aralık 2009, 10:50:21
|
* Romantik filminde kız yüzünden birbirine düşen iki arkadaşı oynuyorsunuz. Başınıza böyle birşey geldi mi? Ben yarışamam kimseyle, utanırım.
* Sürekli “birşeylerden utanırım” diyorsunuz. Kolay utanacak biri gibi görünmüyorsunuz oysa... Atlayıp zıplayarak, bir kızı kandırarak onunla birlikte olamam. Ama başka şeylerden utanmam.
* Poligamiden yanaymış imajı çiziyorsunuz... Poligamiden yana olmayan hiçbir erkek tanımadım. Erkekler ne zaman poligamiden yana değillerdir? Yanlarında sevgilisi, karısı varken!
* “Kadınlarla sevgili olmam, birlikte olurum” demişsiniz. Aşka inanmıyor musunuz? Aşka, karşımdaki kadına, onun hislerine, ilişkinin gerçekliğine inanmam çok uzun zaman alıyor. 15 gün birisiyle beraber olup ’tamam hayatımın aşkı’ diyecek biri değilim.
* Yanınızda gördüğümüz bayanlar sevgili adaylarınız mı? Televizyona çıktıklarım arasında gerçek arkadaşlarım, o gece tanıştıklarım ve adlarını bile hatırlamayacaklarım var.
* Bir kadının omzunda ağladığınız oldu mu? Aklıma çok eski yıllardan flu görüntüler geliyor ama aşık olduğum kadının yanında ağlamam.
* En son ne zaman bir aşk yaşadınız? Uzun zaman olmadı. Hâlâ tam bitmedi.
* Kadınlar sizi neden seviyor olabilir? Çok kadınla büyüdüm, onlarla ilişki kurma konusunda çok rahatım. Erkeklerle de anlaşırım ama anlaşmaya tenezzül etmem. Kadınlar daha zariftir.
* Alkollü yakalandığınızda “bünyem kız gibi” demiştiniz. Bu ne demek? Bir kızla aynı miktarda içsek de birinci kadehte çakırkeyf olmaya başlıyorum.
* Alkolü sevmeniz gece hayatınızdan mı kaynaklanıyor? Dışarı çıkmayacaksam alkol almam, dışarı çıkacaksam da alkolsüz olmam. Ben gece hayatı bağımlısıyım.
* İlişkide sizin için cinsellik daha mı önemli? Gecenin 4’ünde cinsellik önemli, orada aşkı göremem. Zaten benim pozisyonumda birinin zamparalık yapması için evden çıkmasına, bara gitmesine gerek yok, telefonlarıma cevap vermem yeterli.
* Çok fazla kadın hayranınız var. Onlardan ahlaksız teklifler aldığınız oluyor mu? Ben onlara güzel teklifler olarak bakıyorum. Bir kadınla beraber olmak istiyorsam hayranım mıdır, değil midir bakmam. Kiminle birlikte olmak istiyorsam olurum.
* Konserinizden hayranınızla birlikte çıktığınız oldu mu? Olur...
* Alkollüyken karşısındaki kişi daha güzel görünür insana. Siz de bu yanılgıya düşüyor olabilir misiniz? Arkadaşlar uyarırlar, eğer kız çok çirkinse....
* Psikolojik yardım aldığınız oluyor mu? Yıllar boyunca. Hâlâ devam ediyorum.
* Derdiniz ne? Beklediğimden çok daha fazla şeye sahibim. Hiç, param olması için hayal kurmamışken şu anda kendi evimde yaşıyorum, ‘haftada bir güzel bir barda konser versem’ derken 30-40 bin kişilik konserler veriyorum. Bir hayalim yok, boşluk da oradan geliyor.
|
|
|
14
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Röportajlar / TEOMAN
|
: 25 Aralık 2009, 10:49:10
|
* Her zaman biraz uzak ama aslında yakında bir duruşunuz var... Eskiden daha da mesafeliydim. Kimseye ne kalbimi açardım ne fikrimi söylerdim. Zaten üşenirim de.
* Kalbinizi en çok şarkılarınızda açıyorsunuz herhalde... Tabii, onun avantajı var. Fazla açıldığını saçıldığını hissedersem "Aman canım o şarkı..." diyecek güzel bir kaçış noktam var. Sanat biraz yalanla doğruyu söylemektir. Yalandan söylersin ama doğru çıkar.
* Muhtemelen, sizi konuşmadan da anlayan insanlarla beraber oluyorsunuzdur... Arkadaşlık, tanımı gereği beraberce susabilmektir. Yan yana oturuyorsun 20 yıllık arkadaşlarınla; beraber olmaktan memnunsun, biraz muhabbbet ediyorsun, sonra hiç konuşmadan saatler geçiriyorsun.
* Yeni arkadaş edinmek zor olmuyor mu? Yeni arkadaş çok kolay edinemiyorum, yani değip geçiyorlar veya teğet geçiyorlar. Tabii ki çok hoş bir şey insanlarla tanışmak ama yıllar sonra pek de yer kalmıyor sanki.
* Yıllar geçtikçe kapıları açmak zorlaşıyor değil mi? Bana her şey çok kalabalık geliyor, yani insanlar çok fazla! Bunun dönemle de ilgisi var. Evdeki eşyalarım da 'basmaya' başladı! Bir daha seyretmeyeceğime emin olduğum DVD'lerimi arkadaşlarıma verdim. Kitaplarımı da... Dokuzon tane gitarım vardı, sattım. İnsanları da bu şekilde eliyorum, görüşmüyorum. Telefonlara bakmıyorum artık.
* Sevgililerinizden nasıl sıkılmıyorsunuz peki? Sevgi öyle bir şey ki... Birdenbire bu DVD'lere ve kitaplara yaptığım şeyi yapamıyorum. Sevdiğim birini sonsuza dek seviyorum. Mesela okul arkadaşlarımı hala çok seviyorum. Kaç yıl geçti. 30 yıl...
* Kendinizle barışık mısınız? Barışık değilim, sadece kabullendim nasıl biri olduğumu.
* Biraz değiştiniz mi? İnsan değişiyor, biraz rahatlıyor. Beni mutlu eden şey, dostlarımla beraber olmak. Nasıl olsa hayatım boyunca lükstü, bilmem neydi, öyle bir derdim olmadığı için...
* Ne zaman kalbinizi açmaya başladınız insanlara? 20'li yaşlarımda falan hiç öyle şeyler yapmazdım. Zaten insanlarla konuşmazdım. Bir de insan gençken nasıl biri olduğunu da bilmiyor. Yani olmak istediği kişiyi olduğu kişi de zannedebiliyor. Çok genç ve heyecanlı olduğun için kendini çok zeki zannedersin. Halbuki ne tecrübe var, ne zekisin, ne kültürel bir şeye sahipsin... Orada insan daha temkinli olmayı istiyor veya olmadığı gibi yansıtıyor kendini. Sonra bir bakıyorsun sen çocukluğunda neysen o'sun. Arada üzerine koyduğun şeyler belki biraz değişiyor ama çok da değil.
* Sevginizi bir şekilde de olsa gösteriyorsunuz sanırım... Gözükür ama vıcık vıcık bir herif değilim, çok dile de getirmem ama orta vadede herkes anlar benim nasıl birisi olduğumu. Kısa vadede anlamazlar; daha duygusuz, daha ruhsuz biriymiş gibi gözükürüm. Aslında hakikatli bir herifimdir yani!
* Kırdıklarınız oluyor mu? Bile bile yapmam ama insanın kendiyle ilgili bir derdi olduğu zaman başkalarını çok kollayamıyor, etrafındakileri kırabiliyorsun. Arkadaşlarımın benimle ilgili derdi çabuk ulaşılamaz olmam. Kişi olarak değil de, her an beni bulamazlar. Eğer ki kafayı bir şeye taktıysam dünyaya kapılarımı kapamışımdır. Sevdiğim insanlarla aylarca görüşmeyebiliyorum.
* Kadınlarla ilişkiniz uzun oluyor mu? Hakiki sevgili belki anlar o halden... Anlar. Aslında kabul edildim ben şu ana kadar. Hatta müteşekkir de olmak lazım. Hakikaten de cins bir herifim!
* İçki olayı çok konuşuluyor. Mutsuzluktan mı içiyorsunuz, ortama uymak için mi? Bir kere ben içki içtiğim zaman çok eğleniyorum. Eğer içki içmezsem gece dışarı çıkmak benim için işkence. Yani sadece dışarı çıktığım zamanlarda içerim. Evde hiç içki içmem. O beni sosyal ve insanlara karşı daha sevecen yapıyor. Aradaki engelleri daha rahat kırıyorum. Yoksa insan ilişkisi kurmaya bile üşeniyorum. Böyle şeyler vardır, birileri masaya otururlar karşıdakiyle çok güzel, uzunca muhabbet ederler. Ben bunu hiç yapamam. Benim için yanıma birinin oturması işkencedir.
* Kendinizi kısıtlamadığınız için belki saldırıyor... Başkaları kendilerini o kadar iyi kolluyor ki... Benim her şeyim gözüküyor. Onun için de medya veye paparazzi tayfası için kolay hedefim. Böyle televizyonlara filan çıkmaya utanıyorum ama yapacak bir şey yok. Eskiden gülüp geçiyordum, şimdi görmezden geliyorum. Kendimle ilgili çıkan haberler basın dosyası olarak bana geliyor. Neredeyse bir yıldır hiç bakmıyorum bile. İnsanlar her şeyi fazla önemsiyor gibi geliyor bana, yani kariyer dediğin şeyi, ün dediğin şeyi... Başkalarının senin hakkında düşündüklerinin ne önemi var ki?
|
|
|
15
|
Müzik Paylasımı * Tartısma / Röportajlar / FERİDUN DÜZAĞAÇ
|
: 25 Aralık 2009, 10:47:57
|
Sitenizin yapılmasına bir katkınız oldu mu? Oldu tabii, paylaşarak yaptık, birlikte yaptık denebilir. Yaratıcılığına ve estetik anlayışına güvendiğim biriyle çalıştık, arkadaşım demeliyim, çünkü her şeyden önce dinleyicim. Bu yüzden ona şablonlar göstermek zorunda kalmadık ama ana hatlarıyla “neler olmalı neler olmamalı”yı birlikte oluşturduk. İyi bir site oldu bence, iddiasız ve estetik olmalıydı, ayrıca fonksiyonel ve efektif olmalıydı, akorlar da var, kliplerimin tamamını koyuyorum, hatta mp3’leri bile koyabilirim. Nasıl olsa başkaları koyuyor, bari benden alsınlar. Sadece forumda biraz ıskaladık, forum hiç benim istediğim gibi gelişmedi, tanrılaştırıldım biraz. Aslında hoşuma da gidiyordu ama biraz narkoz etkisi vardı, açıkçası ben daha derinlikli bir şeyler bekliyordum. Hatta neredeyse “Acaba sivil toplum hareketi olabilir miyiz?” düşünü kurduğumu da net hatırlıyorum ama sığ kaldı. Gelen maillerin hepsini okuyup tek tek cevaplıyor musunuz? Hepsini tek tek ben okuyorum, hepsini cevaplamıyorum. Cevaplama kriterlerim var, kayda değer olanları cevaplıyorum. Bir de cevabı bende olan şeyler var tabii. Görüşmeden, sadece yazışarak yaşanan internet aşkı diye bir şey olabilir mi sizce? Bana bunu anlattılar, varmış, oluyormuş. Bana anlatılan gerçekten çok iyi bir hikaye var, birbirlerini görmeden iki yıl boyunca yazışarak canlı tutmuşlar duygularını, ne güzel. Platonizm benim için de çok önemli bir değer, biraz öyle takılıyorlarmış demek ki. Olabilir yani. Sağlıklı mı, değil. Çünkü internet ve bilgisayarın, dozunda kullanılmamasının sağlıksızlık belirtisi olduğunu düşünüyorum. Tamam, başlığımızı bulduk, "Feridun Düzağaç 'İnternet sağlıksız bir şey' diyor!" İnternetten nefret ediyorum Mutlaka yakınlaşmaya çalışanlar, arkadaş olmaya çalışanlar oluyordur, onlara prim veriyor musunuz? Mail yoluyla hayatıma soktuğum kimse yok ama konserlerin ardından kulis sohbetlerinde tanıştığım çok özel birkaç dostum oldu. Peki eğlenceli yorumlar geliyor mu? Çok fazla. O anlamda memnunum, dinleyici profilimin zekasından ve yaratıcılığından memnunum. Fazlasıyla hoş şeyler geliyor. Bir de ne yazarsa yazsın, olumlu ya da olumsuz, çok düzgün yazan adamlar var, yani kalemle barışık bir dinleyici profilim var. Böyle gelişti, neticede plan bu değildi ama çok memnunum. İnternet üzerinde hakkımda yazılanları da takip ediyorum, ekşi sözlükte filan. Yani dinleyicilerim çok kaliteli bir grup, hani televizyoncular buna a, b grubu diyorlar ya. Kızınız büyüdüğünde erkek arkadaşlarını anlatacağı bir baba olacak mısınız? Kalbi kırıldığında ya da tavsiye istediğinde size gelebilecek mi? Olacağım, mecburen olacağım. Ama şu anki doğası itibariyle zaten ben biraz sevgili avutucak gibi görünüyorum, çünkü klasik akrep burcu, istemediği bir şeyi asla düşünmeyen ve taviz vermeyen bir yaratık şimdiden ve umarım böyle gider. Ben çok incelikli ve biraz ezik büzük yetiştirildim, nezaket çok büyük bir öncelikti bizim için, ben kızımın öyle yetişmesini istemiyorum, ama her şeyin açık açık konuşulacağı bir baba olacağım konusunda iddialıyım. Seni seviyorum demek ya da sevmekten bahsetmek sadece şarkılarda namesi yapılan bir şey değil, önemli bir şey. Tabii zaman gösterecek ama ben onun arkadaşı olacağımı düşünüyorum böyle giderse, umarım böyle devam eder. Kendine güvenen ve ayakları üzerinde duran bir çocuk yetiştireyim derken biraz daha ukala ya da sivri bir insan olması riski de var. Ben şu an onun tercihlerinde insiyatifimi kullanırken sadece sevgi endeksine göre hareket ediyorum. Bu konuda belki okumak gerekiyor, hatta belki danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak gerekiyor, ama benim deneyimlerim ve sevgim dışında bir kriterim yok. Şu anda onun hamurunu şekillendiriyoruz. Benimle gün içinde teması çok az ama sadece deneyimlerim, okuduklarım, seyrettiklerim ve sevgim var, umarım bunlar yeterli olacaktır. Top anne-babadan çıkınca, yani okula başlayınca, işte orada algıları biraz açmak ve dikkatli olmak gerekiyor. Takıntılı olduğunuz, sizin keşfiniz olan, kadri kıymeti bilinmemiş ya da bizi okuyanlar dinlesinler dediğiniz bir isim var mı? Algıları açık, her şeyin farkında bir jenerasyon bu, bu yüzden onlara önereceğim isimleri de büyük ihtimalle biliyorlardır ama yeni çıkan gruplar içinde -ki bu konuda bir enflasyon var- Metropolis’i çok beğeniyorum, sahici buluyorum. Pek yazılıp çizilmiyorlar, klipleri filan yok, kendilerini tanıtmak adına pek şansları olmuyor ama Metropolis’i öneriyorum. Çok dinlediğim başka adamlar da var, Duman’ı çok seviyorum. Bir de Mehmet Güreli’yi önerebilirim, hatta şiddetle öneriyorum. Dört tane albümü var yanılmıyorsam, Bülent Ortaçgil kıyılarında, bence biraz daha Brit. Kadri kıymeti bilinmemiş isimler dedik ya, albümdeki Ezginin Günlüğü şarkısını da aynı minvalde, kadri kıymeti bilinmemiş ama çok sevdiğiniz bir grup olarak mı ele aldınız? Yok canım ne haddime, Ezginin Günlüğü 89-95 arası en az üç jenerasyonu çok etkisi altına almış, bilinen, çok sahici, gerçek bir grup. Düşler Sokağı’nı söylememin sebebi, o benim çok sevdiğim bir şarkı, ilk solo albümümde de buna benzer bir cover vardı. Cover modasına uydu da cover yaptı filan denmesin o yüzden hiç, öyle bir şey mümkün değil. Tıkanmış bir durumda oldugu için cover yapan çok adam var ama ben öyle bir adam değilim. Hoptirinom gibi benim normal görüntüme, duruşuma çok tezat bir parça söylemiştim ilk albümde de. Tıpkı ona benzer bir gerekçesi var Düşler Sokağı’nın da. Hoptirinom da grup olarak çok sevdiğimiz ve bizden çok istenen bir şarkıydı, Düşler Sokağı da özellikle sözleri bakımından benim çok sevdiğim bir şarkı. Bugünün gençlerinin de farketmiş olmaları beni çok mutlu ediyor. Konserlerde Depresyondayım, Aşkın E Hali, Unut Beni ve Uçak’tan sonra en çok istenen şarkılardan bir tanesi. Açıkçası konserlerde kendi şarkılarımın düşük tansiyonunu coverlarla kapatmaya çalışıyorum ve uzun vadede o söylediğim şarkıların hepsini albümlere koyarak legalize etmek gibi de bir derdim var. Ezginin Günlüğü’nün kendini ispat etmek için bana ihtiyacı yok; popüler kültür yüzünden bu aralar kendilerini biraz geri çekmiş olabilirler ama çok bilinen bir grup kesinlikle Ezginin Günlüğü. Peki Gökhan Dabak mevzuu nedir? Gökhan Dabak ile aslında Mavi Tekme şarkısında düet yapacaktık ve bu düet müessesesine bir gönderme olacaktı, genelde herkes çok popüler, bilinen isimlerle düet yapıp tiraj koklarlar, bu ülkede böyle yapılıyor düet. Hem ona bir gönderme olsun, hem de Gökhan’ın, mizahçı, karikatürist olarak bilinen bir adamın en az onun kadar önemli bir müzisyen yanının oldugunu biliyorum ve onun şarkı sözü yazma tarzını da seviyorum. Mavi Tekme benim albümüm içinde sırıtıyor, hiç şiirsel filan değil ama çok da komik sözleri var ve gerçek. Benim bundan sonrası için “Orçun Kunek” gibi şarkı sözü yazmak gibi bir heyecanım var. Yani kendi hallerimle, insanlık halleriyle daha çok eğlenebileceğim şarkılar yazmak istiyorum. Mavi Tekme sound olarak çok farklı, o zaten tartışılmaz ama felsefe ya da içerik olarak düşünülmesi lazım, “Bu adam bu şarkıyı neden albümüne koydu” diye. Biraz muhakeme edilmesi, sonuçta anlamsız bulunacaksa öyle anlamsız bulunması gerekiyor. Ben çok mutluyum sonuçtan, o albüme başka bir anlayışı yerleştirmek benim için yeterli, bunun Gökhan olması ekstra keyifli, çünkü Gökhan çok değerli bir adam. Yaratık diyorum ben ona, çok güzel bir kalbi var ve müziği gerçekten seven bir adam. Peki şarkı sözlerinde yeni bir şeyler deneme fikri “Ben çok mutsuz şeyler yazdım şimdiye kadar ama böyle bir adam değilim” düşüncesinden mi kaynaklanıyor? Bu aslında beni çok rahatsız eden bir şey değil ama “Siz hakkaten böyle mutsuz musunuz?” diye çok soruldu, bu komik bir soru. Bir adamı sanata dair bir şey üretmeye zaten içi iter, içi olan adam ayakta kalır, nefes alır ve nefes verir. İlk gençlik, çocukluk özlemlerimi ve hezeyanlarımı yazıyorum ben, öyle karamsar adam olmak çok sıkıcı bir şey. Ama yeni şeyler yazma isteğim “Hep karanlık şeyler yazdım, biraz da aydınlık şeyler yazayım” isteği değil. Çok güzel anlamlar yükleniyor bana. Çok öykündüğüm, çocukluğumda dinlediğim adamlarla adım aynı kefede anılıyor, bunlar normal heyecanda bir adam için narkoz etkisi yaratabilir. Ben bunların etkisinde kalmadan kendimle girdiğim iyi bir ‘yazma yarışı’ndayım. Bu anlamda hem tema hem üslup olarak birtakım yeniliklere ihtiyacım olacağını hissediyorum. Bu tıkanma ya da kendini tekrar etme kaygısı da değil. Söz vermiştim hemen başlamayacağıma ama şu anda iki yeni şarkının üzerinde çalışıyorum mesela. Bu söylediğim çok radikal bir değişiklik filan değil, belki de olmayacak. Belki de karanlığa mecburum çünkü sadece karanlığı yazabiliyorumdur. “Bir şey okudum ya da bir şey dinledim ve hayatım değişti” gibi bir dönüm noktanız var mı? Ben hiç hazır olmadığım bir zamanda, kaldıramayacak bir biyolojik ve ruh yaşındayken çok yanlış bir adam okudum. Şimdi çok doğru bulduğum bir adam ama o zaman çok yanlış geldi, çok sendeletti beni o, sonra şiirle terapi gördüm açıkçası. Özdemir Asaf, Edip Cansever, Cemal Süreyya... 14-15’lerimde, lise 2 - lise son dönemlerimde... O sıralar ben şiiri ve bir şeyler yazmanın keyfini yakaladım. O anlamda bir kırılma noktası denebilir ama “Bir şey okudum hayatım değişti” gibi bir durum yok. “Bir şey izledim” olarak da “Sliding Doors” u söyleyebilirim. Etkilenmiştim o filmden, güzel anlatılmış kayda değer bir film bence, ama beni çok etkileyen bir şey de olmadı. Etki altında kalmama gibi bir takıntım da var zaten. Kurgu yazmak istiyorum bundan sonra, daha çok hayal gücü eseri olsun istiyorum. “Orijinal Altyazılı” çok fazla benim, o terkedilen, buralardan gitme diyen benim. Kurgu yazmak gündemimde var, o yüzden bir şeylerden etkilenerek de yazabilmeliyim. Mavi Tekme benim için bu yüzden özel, tıpkı şarkıda geçen gibi bir zaman dilimi yaşanıp sonra onun şarkılaştırılması çok güzel. Şu anda seninle bu muhabbeti yapmanın da bir şarkısı var bence, yani illa ağdalı temalardan, yalnızlık, kaybetmek, kendini aramak gibi zaten sanatın eskittiği konulardan yola çıkmak yerine günlük hayata ait gibi görünen şeyleri de şiirselleştirmek mümkün. Bu albümdeki şarkılar beni yansıtıyor diyorsunuz, ürkütücü olmuyor mu kendinizle ilgili bu kadar ipucu vermek? Bazen çok kurcalanması durumunda çok özelime inilmiş gibi hissediyorum açıkçası. Ama ben sahicilikten yanayım, bu yüzden yaşadığım şeyleri şarkılaştırmakta bir sakınca görmüyorum, zaten benden taştıkları için şarkı oldular ve onları kayda değer bulduğum için insanların dinleyebileceği bir hale getirdim . İşte buna benzeyen bir sürü küçük şey nedeniyle kurgu yazmak önemli hale geliyor benim için. İlk albümlerde de vardı, Düşlerime Kal gibi, bundan sonra da olsun istiyorum açıkçası. Günlük hayatta birine söylemek üzereyken “Bu güzel şarkı sözü olur” diye düşünüp vazgeçtiğiniz durumlar oluyor mu? Yok ama birine bir şey söylerken not aldığım oluyor, çok az, birkaç kere oldu şimdiye kadar. Kelime oyuncusu olarak görüyorum ben şarkı yazarlarını, hiç değilse kendi şarkılarını yazan adamları. Küçük notlar alıyorum ama sürekli “Bu güzel oldu hadi bunu kullanayım” gibi bir şey yok. Peki yanınızda not alacak bir şeyler mevcut mu? Her zaman var. Evin her yerinde ya da gittiğim her yerde yazacak köşeler yaratıyorum, bolca kalem, bolca kağıt... Bazen aklıma melodiler de geliyor, gitarla çalışmamın uygun olmadığı durumlarda mırıldanarak kaydettiğim cihazlar var evde, biri benim kendi odamda, biri salonda, hep el altında. Ama onları görünce şarkı yazmalıyım diye düşünmüyorum, beni rahatsız etmiyor. Her yeni çıkan albüm en iyisi oldu, süper oldu denir. Hakikaten bu albüm içinize sindi mi? Sonuçtan memnun olmasam paylaşmazdım zaten. Üçüncü albümdeki düzenlemeleri daha efektif buluyorum, bunu söylemekten çekinmiyorum, bunda bir şey yok. Bazen spontan karar verilsin istiyorum stüdyoda bazı şeylere. Mesela bu albümde, bu spontan kararların etkisiyle biraz 80’ler havası var, özellikle Boş Ders Şarkısı’ndaki o keyboard riffleri Alphaville gibi ya da F.D.’de kısmen, ritmik altyapıda biraz Doors havası alıyorum. Tabii ki içime sindi, çok zorlu ve yıpratıcı oldu ama ille de çıkmak zorunda değildi, bazı şeyler hoşuma gitmeseydi mutlaka gereken yapılır ve ertelenirdi. Belki o 80’ler havası dediğiniz şey yüzündendir, biz bir önceki albümün daha çabuk kulağa yerleştiğini düşünüyoruz, bunu biraz daha dinlememiz gerekecek. Bu albümde bir sadeleşme çabası var, sözler anlamında da, düzenlemeler anlamında da. Özellikle F.D., Tesadüfler ve Boş Dersler Şarkısı’nda. Bir de albümler arasında beni yakalayan şeyler oluyor, mesela bundan önceki albümde elektronik bir süre bana göz kırpmıştı, o albümde bunları uygun şarkılarda küçük küçük yerleştirmeye çalışmıştık. Ama bu albümde tekrar ve harbiden organik müzikçiyim. Bu yaz festivaller kaçtı artık galiba. Bu sene bir festival, bir toplu konser, öyle bir şey olmayacak mı? Bu işler kamu vicdanı ve dinleyici istekleri ile olmuyor. Bu işlerde azgın dişli menejerler ya da torpil yapan sevgililer gerekiyor. Festivaller için biraz göz önünde olmak gerekiyor, biraz fazla yazılıp çizilmek gerekiyor. Biraz da yazılıp çizilmek üzere yaşamak gerekiyor ki bunların hiçbiri bende yok. Bunu bir iş olarak görmüyorum. Yani bu ülkede meşhur özgür kızımız hem rock hem caz festivallerine çıkabiliyorsa bizim festivallerimiz de sorgulanmalı bence. Ya da hepsini Erol Köse’ye versinler, o yapsın. Ama bunlar benim yaratıcılığımı paylaşma anlamımda iştahımı kaçırmaz. Zaten kırgınlık ve küskünlük yaşımı da geride bıraktım, çok daha dingin bakıyorum hayata. Bu müziğe de, yazdığım şarkılara da yansıyor aslında. Festivallere çıkmak isterim tabii ama beni ilgilendiren, beni dinleyenlere ulaşmak için gösterdiğim çaba, bir gün mutlaka başaracağım bunu. Bedava albüm dağıtmak ve çok düşük ücretlerle konserler yapmak... Sponsorluk olabilir, mp3 olabilir. Beni festivallerde görmek isteyenler çağırabilir ama biz yazılıp çizilmese de zaten çok fazla konser veriyoruz. Benim asıl derdim hep aynı yerlerde konser vermemiz, bundan rahatsızım, biraz ücra yerlere, farklı şehirlere de gitmek istiyoruz.
|
|
|
|
|
|